Türk kültür ve devlet geleneğinde ‘’kadın’’ önemli bir değere sahiptir. Bu değerde en büyük pay Türk kültürünün kadına bakış açısıdır. Orta Asya Türk devletlerinde kadının önemli hak ve yetkileri vardı. Türklerin bilinen ilk toplumu olan İskitler’de, her kadın İskit erkekleri gibi savaşçı ve asker olarak yetiştirilirdi. Kadınların oluşturduğu ordu bile bulunuyordu. Tarihte bilinen ilk kadın hükümdar İskit Türkü Tomris Hatun’du.
Türklerin ilk devleti olan Asya Hun Devleti zamanında kadın erkeğin tamamlayıcısı olarak kabul edilir ve kadınsız hiçbir iş yapılmazdı. Emirnameler “Hakan ve Hatun buyuruyor ki‟ ifadesiyle başlardı. Elçilerin kabulünde hakanla beraber hatun da bulunurdu. Asya Hun İmparatorluğu adına Çin ile ilk barış antlaşmasını Mete’nin eşi imzalamıştır. Avrupa Hun ülkesine gelen elçiler Attila’nın eşi Arıg Han tarafından kabul edilirdi. Kabul törenlerinde ve ziyafetlerde hatun hakanın solunda oturur, devlet konularındaki görüşmelerde fikrini beyan ederdi.
Orhun Kitabeleri’nde devlet işleri ile ilgilenen Katunlardan (hatun) bahsedilir. Kağanın hanımı olan Hatun, kağan ile birlikte ülkeyi yönetirdi.
Kadınlar devlet siyasetine sık sık yön vermişlerdir. Sabar Türkleri’nin kağanı Balak Han öldüğünde yerine eşi Boarık Hatun geçmiştir. Boarık Hatun 100.000 kişilik Sabar ordusunu yönetmiş ve Bizans imparatoru I. Jüstinianus ile mücadele etmiştir. Ayrıca Türk destanlarında ve hikayelerinde Türk kadınları iyi ata binen ve iyi savaşan kadınlardır.
Benzer yıllarda dünyada kadının yerine baktığımız zaman Çinlilerde kadınlara isim bile verilmezdi. İngiltere’de kadınlar incil okuma hakkına ancak 16. Yy’da sahip olmuşlardı. Cahiliye döneminde Araplar kız çocuklarını diri diri gömerlerdi ve kız çocuğa sahip olmak onursuzluk sayılırdı. Hint anlayışında erkek çocuk aile için saadet, kız çocuk ise felaket sayılmaktaydı. Dul kadınlar yeniden evlenemezdi. Ölen kocasının onun sevgisine ihtiyacı olduğu düşünülerek yakılarak öldürülürdü.
Selçuklularda Terken unvanı ile anılan hükümdarın eşinin kendisine ait yurtlukları, divan teşkilatları, askerleri ve önemli gelirleri olan toprakları vardı. Aynı durumu Osmanlı sarayında da görmek mümkündür. Hükümdarın eşleri veya anneleri yönetimde söz sahibi olmuş, önemli kararlar alarak devletin devamlılığını sağlamışlardır. Halk arasındaki teşkilatlanmalarda da kadınlar önemli yere sahipti. Kurmuş oldukları Bacıyan-I Rum teşkilatı ile ele geçirilen bölgelerin iskanı için çalışmışlardı.
Türk kadınının Kurtuluş Savaşı’nda canıyla siper ettiği Anadolu’da kadının önemi her geçen gün artmaya başladı. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında kadının önceki yıllarda kaybettiği hakları ve toplumdaki önemi geri getirilmeye çalışılmıştır. 1926 yılından itibaren hukuki, 1930 yılından itibaren ise siyasi haklar verilmiştir. Çoğu çağdaş ülke kadınlarından önce Türk kadınları önemli haklar elde etmiştir.
Unutulmamalıdır ki; Türklerin öz kültüründe kadın her zaman baş tacı olmuştur. Hiçbir zaman cinsiyet ayrımcılığı olmamıştır.
Ve Gök Tanrı (Kök-Tengri) cinsiyetsizdir.
Bir yanıt bırakın